Muğla’ya 180, İzmir’e 250 km! Santorini'deki uğultu neyin işareti? 13 dakikada çöktü

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Kandilli Rasathanesi’nin son 72 saatlik verilerine bakıldığında oldukça dikkat çeken ve görmeye pek de alışık olunmayan bir veri fırtınası göze çarpıyordu. Ege Denizi ve Akdeniz’de olan deprem fırtınası, rasathanenin verilerine de ağırlığını koymuştu. Deprem fırtınasının başlangıcından bu güne en az 500 deprem kaydedilmiş ve bunların en büyüğü 5.1 olarak ölçülmüştü. Santorini Adası’nda yaşanan sismik aktiviteyle ismi anılan 2 şey daha vardı:Tsunami ve volkanik patlama! Çünkü bölge bu konuda tarih boyu çeşitli tecrübeler yaşamış ve Türkiye kıyıları dahi bu aktivitelerden etkilenmişti. Hatta adanın şu anki şeklini bile bu aktiviteler vermişti. Üstelik bu da çok eski bir tarihe dayanmıyordu. Asırlar önce, M.Ö. 1600’lü yıllarda adanın orta bölümü çökmüş, yalnızca 69 sene önce yani 1956’da 13 dakika arayla yaşanan 7.4 büyüklüğündeki 2 deprem, beraberinde tsunamiyi getirmişti. Volkanik aktivitelerse o dönemde de gündemdeydi. Peki Muğla'ya 180, İzmir'e 250 kilometre uzaklıktaki Santorini’de ve Ege ile Akdeniz’de şimdi neler oluyor? ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Kıyı ve Deniz Mühendisliği Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış ve Kocaeli Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi ve Yerbilimci Doç. Dr.BülentDoğan, Santori’yi tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye anlattı. 'M.Ö. 1600’LERDE YUVARLAKKEN HİLÂL OLDU' Deprem fırtınası bir süredir Ege Denizi ve Santorini Adası’nı sarmış durumda. Bu şaşırtıcı aktivite en son 2011 ile 2012’de yaşanmış ve artan sismik aktivite herhangi bir patlamaya yol açmamıştı. Ocak 2012'den bu yana, Kameni Adaları'nın altındaki sismik aktivitede keskin bir artış yaşanmıştı. Magmatik bir kaynağın şişmesiyle yaşanabilen bu sarsıntılar, deprem fırtınasına dönüştü. 3 bin 600 yıllık volkanik patlamanın kurbanları o dönemde güçlü bir uygarlık olan ‘Minos’ olmuştu. Uygarlığın çöküşüne çok büyük bir alana şiddetli şekilde etki eden tsunami zemin hazırlamıştı. Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner’e göre, M.Ö. 1600’lerdeki volkanik patlamadan önce ‘dolunay’ şeklinde olan adanın orta kısmı çökmüş ve ada hilâl şeklini almıştı. Prof. Dr. Yalçıner, geçmişten günümüze Santori’nin deprem, volkan ve tsunami tecrübesini anlattı. “Son hafta içinde olan depremlerin merkezleri 10 Temmuz 1956 yılında meydana gelen 13 dakika aralıklı iki adet 7.4 büyüklüğündeki depremin olduğu bölgededir. Bu bölge Santorini, Yamurgi (Amorgos) ve Istanbulya (Astypalaea) adalarını içindeki üçgen bölgedir. Ege Denizi'nin güneyinde yer alan Hellenik Yayı, Afrika plakasının Avrasya plakasının altına dalması nedeniyle oluşan aktif bir dalma-batma zonudur. Bu tektonik süreç, Ege Volkanik Arkı'nı oluşturdu, özellikle Santorini ve Kolumbo gibi volkanların oluşmasına zemin hazırladı. Santorini, tarih boyunca birçok büyük patlamaya sahne oldu. Bazıları büyük tsunami olaylarını da tetikledi. 1707-1711, 1866-1870 ve 2011-2012 yıllarında kaydedilen volkanik aktivite dönemleri, bölgenin sürekli bir jeodinamik hareketlilik içinde olduğunu gösteriyor. 1956 Amorgos Depremi bölgedeki en büyük depremlerden biriydi. Bu deprem de tsunami oluşturdu. Santorini-Amorgos fay sisteminin, aktif magmatik süreçlerle ilişkili olduğu belirlendi” diyen Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, geçmiş yıllarda Türkiye’yi de etkilemiş olan tsunamiye de dikkat çekti. Alıntı Metni MAVİ SINIRLARIMIZ İÇİNDE: DUYULAN UĞULTU NEYİN NESİ? Doç. Dr. Bülent Doğan Muğla’ya 180, İzmir’e ise 250 kilometre uzaklıkta olan Santori’nin milattan önceki oluşumunu anlattı. “Milattan önce 1600-1650 yılları arasında güçlü bir etkinlik gösteren Santorini, Helenik Kıbrıs yayını belirleyen bindirme (ters) fayların oluşturduğu dalma batma zonu ve bununla ilişkili bir volkanik oluşumdur” diyen Doç. Dr. Doğan, bu volkanizmanın şu an etkinliğinin var olup olmadığının önemli bir araştırma konusu olması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Doğan bölgedeki depremlere eşlik eden ve ada yaşayanları korkutan ‘uğultulara’ da değindi. Doç. Dr. Doğan, “Bu seslerin farklı kaynakları olabilir, deprem dalgalarına ait veya depremle birlikte oluşan farklı dalga boylu su hareketliliğine ait olabilir. Özellikle sahile yakın yerleşim bölgelerinde daha yoğun hissedilir. Benzeri, 1999 depreminde Gölcük Kavaklı bölgesi yaşayanları tarafından dabelirtilmişti. Yerleşim bölgesi civarında bir aktif fay 4 büyüklüğünde bir deprem oluştursa da bu sesler belirli bir yoğunlukta hissedilir, fay bölgesinde uzaklaşıldıkça da bu ses yoğunluğu azalır. Bu, volkanik bir bölge değilse geçerli. Eğer bölgenin kabuğunda yüzeysel ısı değişikliği veya belirli bir derinlikte, herhangi bir ölçekte, volkanizma aktivitesi varsa bu sesler deprem olmasa d belirli aralıklarla devam edebilir” dedi. Santorini'yi 1956'da yerle bir eden depreme dair 10 Temmuz tarihli Milliyet gazetesinde yer alan haber (sağda) Peki 72 saattir durmak bilmeyen depremler, Türkiye ve bölge için ne ifade

Şubat 4, 2025 - 07:00
 0  0
Muğla’ya 180, İzmir’e 250 km! Santorini'deki uğultu neyin işareti? 13 dakikada çöktü

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Kandilli Rasathanesi’nin son 72 saatlik verilerine bakıldığında oldukça dikkat çeken ve görmeye pek de alışık olunmayan bir veri fırtınası göze çarpıyordu. Ege Denizi ve Akdeniz’de olan deprem fırtınası, rasathanenin verilerine de ağırlığını koymuştu. Deprem fırtınasının başlangıcından bu güne en az 500 deprem kaydedilmiş ve bunların en büyüğü 5.1 olarak ölçülmüştü. Santorini Adası’nda yaşanan sismik aktiviteyle ismi anılan 2 şey daha vardı:Tsunami ve volkanik patlama! Çünkü bölge bu konuda tarih boyu çeşitli tecrübeler yaşamış ve Türkiye kıyıları dahi bu aktivitelerden etkilenmişti. Hatta adanın şu anki şeklini bile bu aktiviteler vermişti. Üstelik bu da çok eski bir tarihe dayanmıyordu. Asırlar önce, M.Ö. 1600’lü yıllarda adanın orta bölümü çökmüş, yalnızca 69 sene önce yani 1956’da 13 dakika arayla yaşanan 7.4 büyüklüğündeki 2 deprem, beraberinde tsunamiyi getirmişti. Volkanik aktivitelerse o dönemde de gündemdeydi. Peki Muğla'ya 180, İzmir'e 250 kilometre uzaklıktaki Santorini’de ve Ege ile Akdeniz’de şimdi neler oluyor? ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Kıyı ve Deniz Mühendisliği Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış ve Kocaeli Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi ve Yerbilimci Doç. Dr.BülentDoğan, Santori’yi tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye anlattı.


'M.Ö. 1600’LERDE YUVARLAKKEN HİLÂL OLDU'

Deprem fırtınası bir süredir Ege Denizi ve Santorini Adası’nı sarmış durumda. Bu şaşırtıcı aktivite en son 2011 ile 2012’de yaşanmış ve artan sismik aktivite herhangi bir patlamaya yol açmamıştı. Ocak 2012'den bu yana, Kameni Adaları'nın altındaki sismik aktivitede keskin bir artış yaşanmıştı. Magmatik bir kaynağın şişmesiyle yaşanabilen bu sarsıntılar, deprem fırtınasına dönüştü. 3 bin 600 yıllık volkanik patlamanın kurbanları o dönemde güçlü bir uygarlık olan ‘Minos’ olmuştu. Uygarlığın çöküşüne çok büyük bir alana şiddetli şekilde etki eden tsunami zemin hazırlamıştı. Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner’e göre, M.Ö. 1600’lerdeki volkanik patlamadan önce ‘dolunay’ şeklinde olan adanın orta kısmı çökmüş ve ada hilâl şeklini almıştı. Prof. Dr. Yalçıner, geçmişten günümüze Santori’nin deprem, volkan ve tsunami tecrübesini anlattı. “Son hafta içinde olan depremlerin merkezleri 10 Temmuz 1956 yılında meydana gelen 13 dakika aralıklı iki adet 7.4 büyüklüğündeki depremin olduğu bölgededir. Bu bölge Santorini, Yamurgi (Amorgos) ve Istanbulya (Astypalaea) adalarını içindeki üçgen bölgedir. Ege Denizi'nin güneyinde yer alan Hellenik Yayı, Afrika plakasının Avrasya plakasının altına dalması nedeniyle oluşan aktif bir dalma-batma zonudur. Bu tektonik süreç, Ege Volkanik Arkı'nı oluşturdu, özellikle Santorini ve Kolumbo gibi volkanların oluşmasına zemin hazırladı. Santorini, tarih boyunca birçok büyük patlamaya sahne oldu. Bazıları büyük tsunami olaylarını da tetikledi. 1707-1711, 1866-1870 ve 2011-2012 yıllarında kaydedilen volkanik aktivite dönemleri, bölgenin sürekli bir jeodinamik hareketlilik içinde olduğunu gösteriyor. 1956 Amorgos Depremi bölgedeki en büyük depremlerden biriydi. Bu deprem de tsunami oluşturdu. Santorini-Amorgos fay sisteminin, aktif magmatik süreçlerle ilişkili olduğu belirlendi” diyen Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, geçmiş yıllarda Türkiye’yi de etkilemiş olan tsunamiye de dikkat çekti.

Alıntı Metni


MAVİ SINIRLARIMIZ İÇİNDE: DUYULAN UĞULTU NEYİN NESİ?

Doç. Dr. Bülent Doğan Muğla’ya 180, İzmir’e ise 250 kilometre uzaklıkta olan Santori’nin milattan önceki oluşumunu anlattı. “Milattan önce 1600-1650 yılları arasında güçlü bir etkinlik gösteren Santorini, Helenik Kıbrıs yayını belirleyen bindirme (ters) fayların oluşturduğu dalma batma zonu ve bununla ilişkili bir volkanik oluşumdur” diyen Doç. Dr. Doğan, bu volkanizmanın şu an etkinliğinin var olup olmadığının önemli bir araştırma konusu olması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Doğan bölgedeki depremlere eşlik eden ve ada yaşayanları korkutan ‘uğultulara’ da değindi. Doç. Dr. Doğan, “Bu seslerin farklı kaynakları olabilir, deprem dalgalarına ait veya depremle birlikte oluşan farklı dalga boylu su hareketliliğine ait olabilir. Özellikle sahile yakın yerleşim bölgelerinde daha yoğun hissedilir. Benzeri, 1999 depreminde Gölcük Kavaklı bölgesi yaşayanları tarafından dabelirtilmişti. Yerleşim bölgesi civarında bir aktif fay 4 büyüklüğünde bir deprem oluştursa da bu sesler belirli bir yoğunlukta hissedilir, fay bölgesinde uzaklaşıldıkça da bu ses yoğunluğu azalır. Bu, volkanik bir bölge değilse geçerli. Eğer bölgenin kabuğunda yüzeysel ısı değişikliği veya belirli bir derinlikte, herhangi bir ölçekte, volkanizma aktivitesi varsa bu sesler deprem olmasa d belirli aralıklarla devam edebilir” dedi.

Santorini'yi 1956'da yerle bir eden depreme dair 10 Temmuz tarihli Milliyet gazetesinde yer alan haber (sağda)

Peki 72 saattir durmak bilmeyen depremler, Türkiye ve bölge için ne ifade ediyor? Doç. Dr. Bülent Doğan şöyle açıkladı:

“Akdeniz’deki Helen yayı, ters faylar boyunca etkin olur. Akdeniz güneyinden doğu-batı yönlü devam ederek, Ege’nin güneybatısından kuzeybatı-güneydoğu doğrultuya döner. Bu yapıyı belirleyen ve bu yapı ile ilişkili aktif faylar, Akdeniz ve Ege Denizi’nde farklılık gösterir. DolayIsıyla hem Akdeniz hem de Ege Denizi bu fayların etkin olduğu büyük depremleri oluşturma potansiyeline sahiptir. Son ve bundan önceki gerek denizde, gerekse karada olan depremler önemli ölçüde belirttiğim farklı fay düzlemlerini işaret ediyor. Bu aslında bir denklem değil, birbiriyle iç içe girmiş volkanizma ve aktif fay ilişkisini veya volkanizma gerçekleşmeden sadece aktif fay hareketliliğini gösterir. Bölgelerin aktif fay haritalarının detaylı şekilde organize edilip çıkarılması en esaslı bilimsel çalışma olacaktır. Buna ilaveten Akdeniz ve Ege de deniz tabanı sıcaklık ve ani gaz çıkışları da online takip edilmeli. Bu depremlerin bir kısmı ülkemizin mavi sınırları içinde yer alıyor. Dolayısıyla ülkemiz kara kesimini de 6 ve üzeri depremlerle tehditediyor. Ülkemizde çok acilen benzerleri Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya, Amerika, Yeni Zelenda gibi ülkelerde olan Afet Bakanlığı'nın oluşturulması elzemdir.”

‘1995'TE DİNAR’DA OLAN YUNANİSTAN'DA OLABİLİR’

Yunanistan, deprem fırtınası için 1 yıl kadar önce Japonya’nın da yaptığını yapmıştı. Okulları tatil etmiş ve deprem fırtınasının yaşandığı üçgende bulunan adaların boşaltılması için gerekli hareket planını hazırlamıştı. Ne kadar süreceği ve ne zaman büyük bir deprem üreteceği belli olmayan aktivite için Prof. Dr. Şerif Barış, "Mutlaka üretecek demek mümkün değil" diyerek açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Barış, “Zaman zaman bu deprem fırtınaları birkaç saat, bazı bölgelerde birkaç gün, bazı yörelerde de aylarca devam edebiliyor. Deprem fırtınasının, diğer deprem etkinliğinden ayırt edilmesi şöyledir. Normalde başka yerlerde büyük bir deprem olur, ardından artçılar olur. Deprem fırtınasında, deprem sayıları ve büyüklükleri küçük küçük artar. Orta sürelerde 6.5 gibi bir deprem olur. Daha sonra sayıları ve büyüklükleri düşerek deprem fırtınası sonlanır. Ancak bilinenin aksine deprem fırtınası, mutlaka büyük deprem üretecek demek mümkün değil” diye konuştu. Türkiye’de geçmişte yaşanmış bir depremden örnek vererek, Yunanistan’da okulların tatil edilmesine ilişkin konuşan Prof. Dr. Şerif Barış, Türkiye’de hissedilecek bir aktivite olması durumunda yapılması gerekene de dikkat çekti.

Santorini Adası'nın bazı noktalarında heyelan meydana geldi.

Alıntı Metni

Her an deprem olabilir, peki ‘bir deprem ülkesi’ olarak depreme ve tsunamiye hazır mıyız? Prof. Dr. Şerif Barış, bu soruyu da yanıtlayarak sözlerini şöyle noktaladı:

“Bizim hazırlık felsefemiz şöyle olmalı, Türkiye bir deprem ülkesi. Türkiye’de bir depremin, deprem fırtınası mı yoksa aniden mi olduğuna bakmaksızın, toplum olarak herkes evinde afet planını yapmalı. Tüm şirketlerin çalışanlarını korumak için acil durum planlarını yeterli görmeyip, afet ve acil durum planı yapması gerek. Tüm ilçe belediyelerinin, tüm il ve büyükşehir belediyelerinin de kendi planlarını mutlaka yapmaları lazım. İllerde AFAD'ın yaptığı afet müdahale planı var. İllerde AFAD'ın yaptığı il risk azaltma planları var. Ancak biz hazırlığı evlerin içine, kişilere kadar ulaştıramadığımız sürece maalesef bu endişeleri konuşmaya devam edeceğiz.”

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow