Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Enflasyonla mücadeleyi önceliklendirmiş durumdayız
Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi Halkbank Genel Müdürlüğü Binası'nda düzenlenen Türkmedya Finans Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'un sadece tarihi ve kültürel merkez değil, aynı zamanda çok önemli bir ticaret ile ekonomi merkezi, küresel bir şehir olduğunu belirtti. İstanbul Finans Merkezinin, ülkenin finans alanında, hem bölgesinde hem dünyada küresel anlamda daha güçlü bir aktör haline gelme iradesinin somut bir yansıması olduğunu kaydeden Yılmaz, merkezin sadece fiziki bir mekan olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, küresel olarak bakıldığında bugün en önemli trendin dijital ve yeşil dönüşüm olduğunu, ülke olarak ortaya koydukları kalkınma planlarında, orta vadeli programlarda da bunun altını çizdiklerini ifade etti. Bir yandan istikrar programı yürüttüklerini, bir taraftan da kalkınma iddialarını devam ettirdiklerini dile getiren Yılmaz, bu ikisini eş zamanlı olarak yönetmeye, yürütmeye gayret ettiklerini bildirdi. İlginizi Çekebilir Türkiye'nin bölgesinde ve küresel ölçekte iddiaları olan bir ülke olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları söyledi: "Bunu da yapabilmenin yolu elbette güçlü bir ekonomiden geçiyor. Cumhuriyet'i kuranlar, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kurucu kadroların da o günkü bakış açısına geri dönerseniz şunu görürsünüz; Bağımsız bir ülke, gerçek anlamda bağımsız bir ülke olmanın şartı güçlü bir ekonomik yapıyı inşa etmekten geçiyor. Askeri başarılar, güvenlikle ilgili başarılar çok çok önemli tabii. Ama ekonomide başarılı değilseniz, teknoloji üretmiyorsanız, eğitim sisteminizden diğer altyapılarınıza kadar güçlü bir yapı inşa etmediyseniz, bugün, bugünkü dünyada ayakta kalmanız mümkün değil. Başkalarının etkisine açık hale gelirsiniz." Yılmaz, ekonomi politikalarını bu anlayışla, bir taraftan ülkeyi güçlü bir noktaya taşıma, diğer taraftan da halkın, insanların refahını daha yüksek noktalara taşıma perspektifiyle kararlı bir şekilde sürdürdüklerini ve bunun için kapsamlı politikalar uyguladıklarını ifade etti. Geçen yıl Türkiye ekonomisinin, dünya yüzde 3 büyürken, yüzde 5,1 büyüdüğünü anımsatan Yılmaz, bu yılın 9 ayında uyguladıkları sıkılaştırıcı politikalara rağmen ekonominin yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ve büyümenin dengeli yapıda devam ettiğini söyledi. Yılmaz, dünyadaki talep koşulları olumsuz olduğu halde, özellikle en temel pazar olan Avrupa ve Avrupa Birliği'nde ciddi anlamda ekonomik sorunlar yaşandığı halde, büyümenin neredeyse sıfırlar civarında olduğu bir dönemde ihracatı artırmayı başardıklarını, cari açığı düşürdüklerini, dış talebin büyümeye katkısını artırdıklarını ve gelecek sene biraz daha olumlu bir perspektifleri olduğunu kaydetti. Büyümeyi dengeli bir yapıda sürdürme iradesini devam ettireceklerini belirten Yılmaz, bu çerçevede de mal veya hizmet ihracatı odaklı bir anlayışla Türkiye ekonomisini büyütmeye, geliştirmeye devam edeceklerini dile getirdi. Asgari Ücret Tespit Komisyonunun üçüncü toplantısı sona erdi! Bakan Işıkhan: Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz "Bu yılki yıl sonu tahminimiz 15 bin doların üstünde bir kişi başına gelire ulaşmak" Cevdet Yılmaz, milli gelirin geçen yıl ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçtiğini belirterek, "1,1 trilyonu da geçti aslında. Bu yıl beklediğimiz 1,3 trilyon dolar seviyesini aşması ve Orta Vadeli Programı'mızdaki hedefimiz 2027 yılında 1,8 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmak. Geçen yıl kişi başına gelirimiz 13 bin 243 dolar olarak gerçekleşti. Bu yılki yıl sonu tahminimiz 15 bin doların üstünde bir kişi başına gelire ulaşmak. 2027'lere, 2028'lere geldiğimizde ise 20 bin dolarlık bir kişi başı gelire ulaşmayı hedefliyoruz. Bu yönde politikalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı. Para politikalarında sıkılaştırıcı politikaların uygulandığı, dünyada, bölgede birçok jeopolitik olumsuzlukların yaşandığı bir ortamda Türkiye'nin istihdam üretmeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, iş gücü piyasalarının son derece olumlu olduğunu, 2024 yılı Ekim ayı itibarıyla toplam istihdamın 33 milyonu aştığını söyledi. Yılmaz, işsizliğin epey süredir tek haneli rakamlarda devam ettiğini ve yüzde 8,8 civarında olduğunu belirterek, Orta Vadeli Program'da öngördükleri rakamların altında bir işsizlikle devam ettiklerini dile getirdi. Geçen yıldan bu yana ekonominin 1 milyonu aşkın bir istihdam oluşturduğunu kaydeden Yılmaz, bunun çok sevindirici olduğunu belirtti. Yılmaz, istihdam dostu bir büyümeyi sürdürmenin temel politikalarının arasında olduğunu ifade etti. "Enflasyonu düşürmeyi temel öncelik haline getirmiş durumdayız" Yılmaz, en önemli meselelerinin enflasyon olduğunu vurgulayarak, söyle devam etti: "Hep şunu söylüyoruz hükümet olarak, 'Vatandaşımızın önceliği neyse, bizim önceliğimiz de odur. Vatandaşımız hangi konudan şikayet ediyorsa, sorun var diyorsa bizim için de temel sorun odur.' Dolayısıyla bugün enflasyonla mücadeleyi önceliklendirmiş durumdayız. Bir taraftan geçen yıl yaşadığımız depremin yaralarını sarıyoruz. Bir taraftan büyümemizi dengeli bir şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. Diğ
Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi Halkbank Genel Müdürlüğü Binası'nda düzenlenen Türkmedya Finans Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'un sadece tarihi ve kültürel merkez değil, aynı zamanda çok önemli bir ticaret ile ekonomi merkezi, küresel bir şehir olduğunu belirtti.
İstanbul Finans Merkezinin, ülkenin finans alanında, hem bölgesinde hem dünyada küresel anlamda daha güçlü bir aktör haline gelme iradesinin somut bir yansıması olduğunu kaydeden Yılmaz, merkezin sadece fiziki bir mekan olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.
Yılmaz, küresel olarak bakıldığında bugün en önemli trendin dijital ve yeşil dönüşüm olduğunu, ülke olarak ortaya koydukları kalkınma planlarında, orta vadeli programlarda da bunun altını çizdiklerini ifade etti.
Bir yandan istikrar programı yürüttüklerini, bir taraftan da kalkınma iddialarını devam ettirdiklerini dile getiren Yılmaz, bu ikisini eş zamanlı olarak yönetmeye, yürütmeye gayret ettiklerini bildirdi.
Türkiye'nin bölgesinde ve küresel ölçekte iddiaları olan bir ülke olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları söyledi:
"Bunu da yapabilmenin yolu elbette güçlü bir ekonomiden geçiyor. Cumhuriyet'i kuranlar, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kurucu kadroların da o günkü bakış açısına geri dönerseniz şunu görürsünüz; Bağımsız bir ülke, gerçek anlamda bağımsız bir ülke olmanın şartı güçlü bir ekonomik yapıyı inşa etmekten geçiyor. Askeri başarılar, güvenlikle ilgili başarılar çok çok önemli tabii. Ama ekonomide başarılı değilseniz, teknoloji üretmiyorsanız, eğitim sisteminizden diğer altyapılarınıza kadar güçlü bir yapı inşa etmediyseniz, bugün, bugünkü dünyada ayakta kalmanız mümkün değil. Başkalarının etkisine açık hale gelirsiniz."
Yılmaz, ekonomi politikalarını bu anlayışla, bir taraftan ülkeyi güçlü bir noktaya taşıma, diğer taraftan da halkın, insanların refahını daha yüksek noktalara taşıma perspektifiyle kararlı bir şekilde sürdürdüklerini ve bunun için kapsamlı politikalar uyguladıklarını ifade etti.
Geçen yıl Türkiye ekonomisinin, dünya yüzde 3 büyürken, yüzde 5,1 büyüdüğünü anımsatan Yılmaz, bu yılın 9 ayında uyguladıkları sıkılaştırıcı politikalara rağmen ekonominin yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ve büyümenin dengeli yapıda devam ettiğini söyledi.
Yılmaz, dünyadaki talep koşulları olumsuz olduğu halde, özellikle en temel pazar olan Avrupa ve Avrupa Birliği'nde ciddi anlamda ekonomik sorunlar yaşandığı halde, büyümenin neredeyse sıfırlar civarında olduğu bir dönemde ihracatı artırmayı başardıklarını, cari açığı düşürdüklerini, dış talebin büyümeye katkısını artırdıklarını ve gelecek sene biraz daha olumlu bir perspektifleri olduğunu kaydetti.
Büyümeyi dengeli bir yapıda sürdürme iradesini devam ettireceklerini belirten Yılmaz, bu çerçevede de mal veya hizmet ihracatı odaklı bir anlayışla Türkiye ekonomisini büyütmeye, geliştirmeye devam edeceklerini dile getirdi.
"Bu yılki yıl sonu tahminimiz 15 bin doların üstünde bir kişi başına gelire ulaşmak"
Cevdet Yılmaz, milli gelirin geçen yıl ilk defa 1 trilyon dolar seviyesini geçtiğini belirterek, "1,1 trilyonu da geçti aslında. Bu yıl beklediğimiz 1,3 trilyon dolar seviyesini aşması ve Orta Vadeli Programı'mızdaki hedefimiz 2027 yılında 1,8 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmak. Geçen yıl kişi başına gelirimiz 13 bin 243 dolar olarak gerçekleşti. Bu yılki yıl sonu tahminimiz 15 bin doların üstünde bir kişi başına gelire ulaşmak. 2027'lere, 2028'lere geldiğimizde ise 20 bin dolarlık bir kişi başı gelire ulaşmayı hedefliyoruz. Bu yönde politikalarımızı sürdürüyoruz." ifadelerini kullandı.
Para politikalarında sıkılaştırıcı politikaların uygulandığı, dünyada, bölgede birçok jeopolitik olumsuzlukların yaşandığı bir ortamda Türkiye'nin istihdam üretmeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, iş gücü piyasalarının son derece olumlu olduğunu, 2024 yılı Ekim ayı itibarıyla toplam istihdamın 33 milyonu aştığını söyledi.
Yılmaz, işsizliğin epey süredir tek haneli rakamlarda devam ettiğini ve yüzde 8,8 civarında olduğunu belirterek, Orta Vadeli Program'da öngördükleri rakamların altında bir işsizlikle devam ettiklerini dile getirdi.
Geçen yıldan bu yana ekonominin 1 milyonu aşkın bir istihdam oluşturduğunu kaydeden Yılmaz, bunun çok sevindirici olduğunu belirtti.
Yılmaz, istihdam dostu bir büyümeyi sürdürmenin temel politikalarının arasında olduğunu ifade etti.
"Enflasyonu düşürmeyi temel öncelik haline getirmiş durumdayız"
Yılmaz, en önemli meselelerinin enflasyon olduğunu vurgulayarak, söyle devam etti:
"Hep şunu söylüyoruz hükümet olarak, 'Vatandaşımızın önceliği neyse, bizim önceliğimiz de odur. Vatandaşımız hangi konudan şikayet ediyorsa, sorun var diyorsa bizim için de temel sorun odur.' Dolayısıyla bugün enflasyonla mücadeleyi önceliklendirmiş durumdayız. Bir taraftan geçen yıl yaşadığımız depremin yaralarını sarıyoruz. Bir taraftan büyümemizi dengeli bir şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. Diğer yandan dünyadaki, bölgemizdeki bu jeopolitik gerilimlerle ilgili tedbirlerimizi alıyoruz ama bir diğer yandan da enflasyonla kararlı bir mücadelenin içindeyiz. Geçen yıl ortaya koyduğumuz planımız, programımızla yolumuza devam ediyoruz ve belli aralıklarla tabii ki bu programları güncelliyoruz. Bu da gayet doğal. Çünkü, ekonomi dinamik bir alan. Gelişen şartlara göre, ihtiyaçlara göre ana istikametinizi bozmadan mutlaka bu güncellemeleri yapmanız gerekiyor. Biz de şu anda enflasyonu düşürmeyi temel öncelik haline getirmiş durumdayız. Orta Vadeli Programımızın özünü de aslında bu oluşturuyor."
Bugün gelinen noktada, geçen yılki oranlarla karşılaştırıldığında cari açıkta dramatik bir düşüş olduğunu gördüklerini dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçen yılın ortalarında yüzde 5,5'lere gelmişti cari açığımız, 60 milyar dolarlara yaklaşmıştı. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 1'in altında bir cari açıktan bahsediyoruz. Yani cari açığın milli gelire oranı olarak baktığınızda yüzde 1'im altına gelmiş durumdayız. Yıl sonu itibariyle de büyük bir ihtimalle yüzde 1'in altında veya yüzde 1'ler civarında bir cari açıkla bu yılı kapatacağız. Bu çok önemli. Çünkü, Türkiye'nin dış borçlanma ihtiyacını, döviz ihtiyacını aşağıya çekmiş oluyorsunuz. Bir yandan bunu yaparken diğer yandan da risk unsurlarını düşürdüğümüz için borçlanmanın maliyetini de düşürmüş oluyoruz. Hem borçlanma ihtiyacını, miktarını düşürüyoruz, hem de borçlanmanın maliyetini düşürmüş oluyoruz kamu içinde, özel sektör için de."
Yılmaz, haziran ayından bugüne enflasyon oranında 28 puanlık bir düşüş olduğunu, bu eğilimin gelecek dönemde de devam etmesini beklediklerini, gelecek yıl bu vakitlere gelindiğinde enflasyondan bugünkü kadar bahsedilmeyeceğini, çok daha düşük seviyelere gelmiş olacağını ve 2026 ile sonrası için tek haneli rakamları hedeflediklerini dile getirdi.
Özellikle AK Parti hükümetlerinin yönettiği son 20 yıla bakıldığında, enflasyonun çok ciddi anlamda, tarihi ortalamaların altına geldiğini, büyümenin artığını ve sosyal refahın yükseldiğini gördüklerini belirten Yılmaz, "Son 20 küsur yıla baktığınızda dünyanın ortalama büyümesi yüzde 3,6 olmuş. Ülkemizin yıllık ortalama ekonomik büyümesi 5,4 olmuş. Dünyanın oldukça üstünde bir performans göstermişiz. Siyasi istikrar olmasa, güçlü politikalar olmasa, bu da fiyat istikrarına yansımasa Türkiye büyümedeki bu performansını gösteremezdi. Dolayısıyla siyasi istikrar, makro ekonomik istikrarla birleştiği zaman sürdürülebilir büyüme oluşturuyor ve bu da sosyal refahı artırmış oluyor. Önümüzdeki dönemde de aynı anlayışla devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Yeşil dönüşümü çok kıymetli görüyoruz"
Cevdet Yılmaz, 2024 yılı Ekim ayı itibarıyla bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünün 31 trilyon lira seviyesine ulaştığını, sektörün güçlü bir yapısı olduğunu belirtti.
Katılım bankacılığında da önemli gelişmeler sergilendiğini dile getiren Yılmaz, katılım bankacılığı oranının 2013 yılında yüzde 5 seviyesindeyken, bugün gelinen noktada yüzde 8 seviyelerini aştığını söyledi.
Yılmaz, kamuda, reel ekonomide, finansta olsun önlerindeki 5-10 yılı şekillendirecek en önemli gelişmelerden birinin yapay zeka olduğuna işaret ederek, hükümet olarak yapay zekayla ilgili eylem planlarını hazırladıklarını ve çok çeşitli faaliyetler yürüttüklerini, üretken yapay zekanın altını çizdiklerini kaydetti.
Önlerindeki dönemde yeşil dönüşüm konusunun da önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, yeşil dönüşümün firmaların daha verimli, daha rekabetçi hale gelmesi, ülkenin cari açığının düşürülüp daha istikrarlı bir şekilde yoluna devam etmesi bakımında da makro politikalarıyla tutarlı olduğunu ifade etti.
Yılmaz, bunun da ötesinde yeşil dönüşüm konusunda çevreyi koruma, kendilerine emanet olan varlıkları gelecek nesillere aktarma sorumlulukları olduğunu belirterek, "Dolayısıyla yeşil dönüşümü çok kıymetli görüyoruz. Dünyadaki finansal sistemin de buna göre dönüşmeye başladığını gözlemliyoruz. Yeşil dönüşüme, sürdürülebilir kalkınmaya daha fazla ve daha düşük maliyetle erişim mümkün. Bunun için finans sektörümüzün mutlaka hazırlıklar yapmasında fayda var. Biz de kamu olarak İklim Kanunu'nu olgunlaştırmış durumdayız. Meclis'imizin uygun bir takviminde gündemine gelecektir." dedi.
"Bizim üçüncü ülkelere karşı sınırda karbon düzenlememizi hazırlamamız gerekiyor"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, İklim Kanunu'yla birlikte yeni bir emisyon ticaret sistemi kurduklarını belirterek, şunları kaydetti:
"AB'nin sınırda karbon düzenlemesi engelini de bir anlamda böylece aşmış olacağız. Biz düzenleme yapmasak AB'nin bizim ihracatçılarımızdan alacağı vergileri biz almış olacağız bu düzenlemelerle. O elde ettiğimiz kaynağı da sanayimizin yeşil dönüşümüne destek olarak geri vereceğiz. Böylece sanayimizin daha güçlü, daha rekabetçi ve daha yeşil bir üretim yapmasına da katkıda bulunacağız. Ben arkadaşlarımıza hep şunu söylüyorum. Bir taraftan da bizim üçüncü ülkelere karşı sınırda karbon düzenlememizi hazırlamamız gerekiyor. Dünya artık bu yöne doğru gidiyor. Bir taraftan da bizim ticaret politikalarımızın bir parçası haline bunu getirmemiz gerekiyor. Yapacağımız bu. İklim Kanunu'yla emisyon ticaret sistemi kuracağız. Muhtemelen İstanbul Ticaret Merkezi aynı zamanda enerjide uluslararası bir ticaret dönüşecek zamanla. Bunu da hedefliyoruz. Dolayısıyla hassas sektörlerimizin, karbon üreten sektörlerimizin geçiş sürecini de kolaylaştırmış olacağız."
Tepkiniz Nedir?